AYDIN HASAN- Sadık Ahmet, 1991 yılında Batı Trakya Türklerinin ilk siyasal partisi olan Dostluk, Eşitlik ve Barış (DEB) partisini kurdu. Ancak 4 yıl sonra 24 Temmuz 1995 günü şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Ölüm tarihindeki tesadüf ise manidardı. Ahmet, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklarının garanti altına alındığı Lozan Antlaşması’nın imzalandığı günün yıl dönümünde hayata veda etti.
Nüfus dengesi değişti
1920’li yıllardaki demografik yapı içinde Batı Trakya’da çoğunluğu, Türkler oluşturuyordu ve halkoyuna gidilmesi durumunda Türkiye’ye bağlanmak isteyecekleri kuvvetle muhtemeldi. Lozan Konferansı devam ederken Türk ve Rum ahalinin mübadelesiyle ilgili sözleşme de imzalandı. Bu sözleşmeyle İstanbul belediye sınırları içinde yaşayan Rumlar ile Batı Trakya Türkleri, mübadelenin dışında bırakıldı. 1928 yılında yapılan nüfus sayımına göre, genel nüfusu 303 bin olan Batı Trakya’da 180 bin Türk yaşıyordu. Yunanistan, Türkiye sınırındaki bölgede Türklük bilinci yüksek çoğunluğun bulunmasını başından beri ulusal güvenliğine yönelik çok önemli bir tehdit olarak algıladı. Yunan yönetimi, bir devlet politikası geliştirerek, asimilasyon ve baskı uygulamalarıyla Batı Trakya’daki Türk nüfusunun buradan göç etmesine yönelik politikaları sürekli gündeminde tuttu. Bu bölgeye yaptığı yerleştirmeler ile de zaman içinde nüfus dengesini değiştirdi. 1930’lu yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında Atatürk ile Venizelos’un kurduğu barış ortamı, bölgede de nispeten kendini hissettirdi.
Bayar’ın tarihi ziyareti
1952’de Celal Bayar, Yunanistan’ı ziyaret eden ilk Türk Cumhurbaşkanı oldu. 1953’te Yunanistan Kralı ile Kraliçesi Türkiye’yi ziyaret etti. Ancak bu dostluk havası kısa sürdü. 1954’den itibaren ilişkilere Kıbrıs sorunu gölgesi düştü. Yunan yönetimi, Kıbrıs ve Ege’deki sorunlara paralel olarak Batı Trakya’ya Türklerine yönelik baskı politikalarını daha da koyulaştırdı. 27 Ağustos 1953’te Yunanistan’dan göç edenlerin mülklerine devlet tarafından el konulmasına öngören 2536 sayılı yasa kabul edildi. 28 Ocak 1954 Azınlık Okulları Eğitim Kanunu yürürlüğe girdi. 1959’da Yunanistan’dan ayrılmış Batı Trakyalıların mallarına el konulmasının öngören yasa çıktı.
‘Turkiko Kafe’ye yasak
1965’te Batı Trakya Türklerinin taşınmaz mal satın almaları ve kiralamaları yasaklandı. 1967’de yönetime gelen Albaylar Cuntası’nın Türk fobisi o kadar güçlüydü ki; ilk işlerinden biri dükkan, restoran ve kahvehanelerin menü levhalarındaki “Turkiko Kafe” (Türk Kahvesi) ifadesini kaldırmak oldu. Yunanistan’da “Türk Kahvesi” denilmesi yasaklandı. Bu dönemde Türk azınlığa yönelik psikolojik ve ekonomik baskılara şiddet, işkence ve öldürme olayları eklendi… Azınlık ilkokullarındaki tabelalardaki Türk ifadesi söküldü.
Kitapları sakınırdık
Çocukluğumda sıkıntılı dönemin bir bölümünü bizzat yaşadım. İlkokulu, 1970’li yılların ikinci yarısında Gümülcine’nin Kurcalı köyündeki azınlık okulunda okudum. Türkçe ve dil bilgisi, aritmetik ve fen gibi dersleri Türkçe; Yunan Dili, tarih ve coğrafya gibi dersleri ise Yunanca okuduk. Her ders yılı başında kitaplar dağıtıldığında Yunanca kitaplar el değmemiş olurdu. Türkçe kitaplar ise yırtık ve eskimiş. Söylenen, yıllardır Türkiye’den gelmesi gereken ders kitaplarının gelmediğiydi. Yıllar sonra Lozan Antlaşması gereği Türkiye’den gönderilen ders kitaplarını, azınlık okullarına dağıtmadığını öğrendim. Mustafa Hoca, ‘Seneye bu kitabı sizden sonra gelecekler de okuyacak’ diyerek, sürekli kitapları yıpratmamamızı öğütlerdi. Biz de kitapları eskitmekten bizden sonraki kardeşlerimiz okuyamaz endişesi içinde sakınırdık.
Katliam korkusu
1974’te, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında köye tanklar gelmiş ve sokaklarda asker devriye gezmişti. Hüseyin dedem, balta, çapa ne bulduysa kapının arkasına yığmıştı. O gece bir saldırı olmadı ama endişesi yıllarca sürdü. Evin damı aksa, dedem çıkıp iki kiremidi değiştiremezdi. Çünkü Türklere ait mülkün onarımı yasaktı. Türklere ait tarlaların toplulaştırılıp elden alınacağı dedikoduları kulaklardaydı. Jandarma bir bahane ile köylere ve evlere denetime çıkar ceza yazardı. İnadı meşhur Gülsüm babaannemin, büyük dedemin bastonunu kapıp jandarmayı kovaladığını hatırlarım… Siyah beyaz televizyondan TRT’yi bile izleyemez olmuştuk. Denilene göre, Yunanistan TRT’nin yayın dalgalarını engelliyordu. Cahit amcam buna bir çözüm bulmuştu. Tulumba borusunu toprağa çakmış, birbirine ekleyip çocuk gözümde minare uzunluğuna çıkarmış, televizyonun antenini de üzerine bağlamıştı.Böylece yayın dalgalarını yukarıdan yakalamış ve TRT’yi izleyebiliyorduk… Sadık Ahmet, böyle koşullarda bir lider ortaya çıkmıştı. Batı Trakya’da Türk varlığını ortadan kaldırmaya karşı aklı ve yüreğiyle yiğitçe mücadele vermişti.
Yunanistan yönetimi geçen hafta, 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılında Batı Trakya Türk Azınlığı’na ait 4 İlkokulu daha kapattı, okul sayısı 99’a indi. Anaokullarının açılmasına izin vermiyor. Yunanistan ne yaparsa yapsın Batı Trakya’daki Türklük bilincini ortadan kaldıramıyor, kültürünü silemiyor. Sadık Ahmet ise bu mücadelenin simge isimlerinden biri olarak toplumun hafızasında yaşıyor.
– BİTTİ-