İnsanlık tarihi boyunca dünya dönem dönem asteroit tehlikeleriyle karşı karşıya kaldı. Kimi zaman göktaşı dünyaya düştü ve bir doğa harikası oluşturdu, kimi zaman da dünyaya ulaşması yalnızca bir ihtimal olarak kaldı. Peki olası bir tehlike karşısında yetkililerin tavrı ne olacak?
Son günlerin en çok konuşulan filmlerinden olan, ‘Don’t Look Up’ iki bilim insanının başına gelenleri ve çabalarını anlatmasından ziyade, aslında olası bir meteor tehlikesi karşısında önde gelen devletlerin ve kurumların nasıl bir tavır takınacaklarının eleştirisini yapıyor. İnsanlığın kaderini etkileyen bir durumun üstünü mü örtecekler, yoksa halka kısa bir süre içerisinde sonlarının geleceğini söyleyip ‘hayata veda etme şansı’ mı tanıyacaklar?
Başından sonuna tamamen iki bilim insanının sisteme karşı verdiği mücadeleyi anlatan bu filmi bir kenara koyup biz de yaşanması muhtemel tehlikelere karşı neler yapabileceğimize, sonra da tarihte yaşananlara bakalım.
NASA TEHLİKEYİ SAKLAR MI?
Filmi izleyenler dünyanın kaderini tehdit eden bir göktaşının varlığı durumunda “NASA ne kadar güvenilir?” sorusunu soruyor. NASA’nın Goddard Merkezi’nde bilim iletişiminden sorumlu gökbilimci Michelle Tyler ise daha önce de gündeme gelen bu soruya esprili ama net cevaplar vermişti.
Tyler, “Biz insanız ve tehlikeli bir şeyin geleceğini bilseydik, onu saklamamızın bir yolu olmazdı. Bunun komplo teorisyenlerini ikna etmeyeceğini biliyorum ama NASA’daki çalışmalarımıza dair en sevdiğim şeylerden biri, bunların şeffaflığı ve kötü bir şey olsa bile size anlatacak olmamız” demişti.
GERÇEK TEHLİKE ‘EMPIRE STATE’ BÜYÜKLÜĞÜNDE!
Filmi izleyenler olası bir tehlike karşısında ne yapacaklarını sorgularken, bilim insanları gelecek hafta 18 Ocak günü saat 21.51’de Dünya’ya en yakın konumdan geçmesi beklenen asteroitin uzunluğunun 1 kilometre olduğunu söyledi. İyi haber şu ki, Dünya’ya 1,93 milyon kilometre uzaklıktan geçecek asteroit güvenli bir açıklığa sahip olacak. Yani tam olarak ‘Empire States’ binası büyüklüğünde olan bu asteroit hesaplamalara göre Dünya’ya çarpmayacak.
YILDIZ GİBİ GÖRÜNECEK
‘Asteroit (7482) 1994 PC1’ olarak adlandırılan gök cismi, ilk olarak 1994 yılında astronom Robert McNaught tarafından Avustralya’daki Siding Spring Gözlemevi’nde keşfedildi. Araştırmacılar, yapılan çalışmalar sonucunda asteroiti ‘potansiyel tehlike’ kategorisine aldı. Bu asteroit her ne kadar ‘potansiyel tehlikeli’ olarak anılsa da gezegenimiz için tehlikeli olduğunu söylemek yanlış olur.
ABD İstanbul Büyükelçiliği de NASA’nın asteroitlerle ilgili hazırladığı bir videoyu sosyal medya hesabından paylaştı. Videoda Dünya’nın her gün asteroit bombardımanına uğradığı ve asteroitlerin hangi koşullarda tehlike yaratıp yaratmayacağına dair bilgiler veriliyor.
Yapılan hesaplamalar bu asteroitin Dünya’ya 1,93 milyon kilometre uzaklıktan geçeceğini yani Ay’ın Dünya’ya konumundan bile 5,15 kat daha uzakta bulunacağını hesapladı. Bilim insanları, asteroidin yörüngesini hesaplayarak hata payının yalnızca 133 kilometre olduğunu söyledi. Bu nedenle yakın bir zamanda çarpışma riskinin olmadığı açıkça görülüyor. Bu arada asteroit, Dünya’ya göre saniyede yaklaşık 19.56 kilometrelik akıllara durgunluk veren bir hızda seyahat edecek ancak yalnızca bir gece gökyüzünde yıldız gibi görünecek.
YİNE GELECEK!
Asteroit (7482) 1994 PC1, bundan 89 yıl önce 17 Ocak 1933’te Dünya’ya 1,1 milyon kilometrelik yakın ve güvenli bir mesafede geçiş yapmıştı. Tam 89 yıl sonra gelecek hafta yeniden Dünya’nın yakınlarından geçecek bu asteroit bilim insanlarının hesaplamalarına göre yeniden 18 Ocak 2105’te Dünya’ya benzer bir mesafeden geçecek.
‘ENDİŞELENMEYE GEREK YOK’
NASA’nın 18 Ocak’ta dünyanın yakınlarından geçecek göktaşını ‘potansiyel tehlike’ olarak yorumlanması ancak ‘Dünyayı tehdit etmiyor’ demesi ne anlam ifade ediyor? Astrofizikçi ve Popüler Bilim Yazarı Dr. Selçuk Topal, “Söz konusu asteroit Dünya’ya yaklaşık 2 milyon km uzaklıktan geçecek. Yani Dünya-Ay mesafesinin 5 katı bir mesafeden geçip gidecek” ifadelerini kullandı.
Asteroidin 1 km’lik çapını dikkate alındığında Dünya’ya çarptığında ciddi sorun oluşturabilecek büyüklükte olduğunu söyleyen Topal, bilinen asteroitlerin yüzde 99’undan daha büyük bir çapa sahip olduğunu da ekledi. (7482) 1994 PC1 isimli asteroidin 1994 yılında keşfedildiğini söyleyen Selçuk Topal, “Tehlikeli asteroitler grubunda yer alıyor. İstatistiksel olarak bakarsak bu boyuttaki asteroitler gezegenimize ortalama 1 milyon yılda bir çarpar. Ancak endişelenmeye gerek yok” diye konuştu.
‘BİR GÜN KORUMAK ZORUNDA KALACAĞIZ’
Çoğunluğu bahsedilen boyutlarda olmasa da astreoit geçişlerinin sıklıkla olduğunun altını çizen Dr. Topal, “Mesela bu ay içinde 10 asteroit gezegenimize 1 ile 10 milyon km arasında değişen mesafelerden geçişler yapacak. 7482 kodlu bu asteroidin yörünge dönemi 1,5 yıldan biraz daha uzun. Bundan sonraki en yakın geçişi ise 2105 yılında olacak ama yakın derken 2,3 milyon km mesafeden bahsediyorum. Yani bu geçişinden çok daha uzak bir mesafeden geçip gidecek” dedi.
Topal, daha çok sayıda tehlikeli asteroit keşfedildikçe gezegenimizin tehditlere karşı ne kadar savunmasız olduğunu her geçen gün daha iyi anladığımızı söyledi. Selçuk Topal, “Bir gün gezegenimizi devasa bir asteroidin tehdidine karşı korumak zorunda kalacağız” diyerek bu alandaki çalışmalara istinasız her ülkenin destek vermesi gerektiğini, söz konusu kötü senaryoların gezegen boyutunda bir yıkıma neden olacağına dikkat çekti.
DÜNYA’YA DÜŞEN GÖKTAŞLARININ MUCİZESİ
Uzayla ilgili merak edilen konularından biri de meteorlar. Biz bu durumu yıldız kayması olarak bilsek de daha nadir dönemlerde bazı asteroitler atmosferden girerek dünyaya ulaşıyor ve çarptıkları yerde krater gölü oluşturabiliyor.
Bugün yeryüzünde bilinen tam 190 tane doğruluğu bilimsel verilerle ispatlanmış çarpma krateri bulunuyor. Bu kraterlerin neredeyse tamamı görüntüleri ve ihtişamıyla görenleri büyülüyor. Bu krater göllerinden birkaçına daha yakından bakalım:
LONAR KRATERİ
1823 yılında İngiliz memur J.E Alexander tarafından Hindistan’da keşfedilen Lonar krater gölünün, bazalt kaya düzlüklerinde bulunduğu için ilk olarak volkanik hareketler sonucunda oluştuğu düşünülmüş. Ancak günümüzde yapılan çalışmalar sonucu bu kraterin 55 bin yıl öncesinde bir asteroitin dünyaya düşmesi sonucu oluştuğu bulundu.
Bu bölgede yetişen çeşitli bitkiler ve yaşayan canlılar araştırmacıları şaşırtıyor. Ayrıca Lonar krateri mitolojik açıdan da çok önemli bir yere sahip. Lonar kraterinin Hinduizm tanrılarından biri olan Vişnu’nun şeytan Lavanasura’yı öldürdüğü yer olduğuna inanılıyor. İnanışa göre bu krater şeytanın yatağı ve kraterin içindeki su ise şeytanın kanı…
WOLFE CREEK KRATERİ
Wolfe Creek Krateri, Kuzeybatı Avustralya’da oluşmuş bir göktaşı krateri. Yapılan çalışmalar kraterin ömrünün 150 bin yıllık olduğunu gösteriyor. 1947 yılında keşfedilen bu yaşlı krater hakkında yerel halk Aborjinlerin birçok hikâyesi var. Her bakımdan muhteşem bir görünüme sahip olan bu krater gölü inanışa göre devasa yılanların yeryüzüne çıktığı bir nokta.
Türlü inanışların yanı sıra şekli ve büyüklüğü bakımından kraterin içinde dünyada eşine, benzerine rastlanmayan canlı türlerinin olduğu düşünülüyor.
GOSSE BLUF KRATERİ
Avusturalya krater çeşitliliği bakımından dünyanın genelinden daha fazlasına sahip. Gosse Bluf krateri de tıpkı diğer kraterler gibi çok önemli. Eğer bu kratere ulaşmak isterseniz mutlaka bölgede yaşayan Aborjinlerin söylediklerini dikkate almalısınız.
142 milyon yıl önce bu bölgeye çarparak oluşan krater, kutsal sayılan bir bölge. Aborjinlerin inanışları da tıpkı bilimsel açıdan olduğu gibi gökyüzünden geliyor. Aborjin halkı Tanrıça Tnorala’nın gökyüzünde bir grup kadınla dans ederken bebeğini beşiğe koyduğunu ve o beşiğin dünyaya düşerek bu krater gölünü oluşturduğuna inanıyor. İşte bu yüzden de bu kraterin korunması gerektiğine inanıyorlar.