ABD’nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) Hubble Uzay Teleskopu’nun son araştırması, ışığı tutsak eden, çevrelerindeki cisimleri yutan yıkıcı canavarlar olarak tasvir edilen kara deliklerin iyicil rol de oynayabildiğini belirledi.
Araştırmaya göre güney takımyıldızı Pyxis’te yer alan ve Dünya’ya 30 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan cüce gökada Henize 2-10’un kalbindeki bir kara delik, galakside meydana gelen yeni yıldız oluşumunun ateş fırtınasına katkıda bulunarak yıldız yaratımını sağlıyor.
GALAKSİNİN GİZEMİNİ ÇÖZMEDE KİLİT ROL
Bu yeni keşif sayesinde, Samanyolu’ndaki yıldız sayısının sadece 10’da birini içeren Henize 2-10’un süper kütleli kara deliklerin başta nereden geldiği gizemini çözmede anahtar rol oynayabileceği belirtildi.
2011 yılında Henize 2-10’da bir kara delik bulunduğunun ilk kanıtını yayımlayan ve Nature dergisinin 19 Ocak sayısında basılan yeni Hubble gözlemlerinin baş araştırmacısı olan Amy Reines, şunları söyledi:
“10 yıl önce, kariyerini yıldız oluşumuna adayacağını düşünen bir yüksek lisans öğrencisi olarak Henize 2-10’dan gelen verilere baktım ve her şey değişti. Başından beri Henize 2-10’da olağandışı ve özel bir şey olduğunu biliyordum ve şimdi Hubble, karadelik ile karadelikten 230 ışık yılı uzaklıkta bulunan komşu bir yıldız oluşum bölgesi arasındaki bağlantının çok net resmini sağladı.”
Bu bağlantı, gazın bir göbek kordonu gibi uzay boyunca uzanarak parlak bir yıldız doğum odasına akışı. Düşük hızlı akış geldiğinde, bölge zaten yoğun bir gaz kozasına ev sahipliği yapıyordu. Hubble spektroskopisi, akışın saatte yaklaşık 1 milyon mil hızla hareket ettiğini, bir bahçe hortumunun bir toprak yığınına çarpması gibi yoğun gaza çarptığını ve yayıldığını gösteriyor. Akışın yayılma yoluna serpişen yeni doğmuş yıldız kümelerinin yaşı, Hubble tarafından hesaplanabiliyor.
Bu, kara deliğe doğru düşen materyallerin çevredeki manyetik alanlar tarafından kapıp kaçırıldığı ve ışık hızına yakın bir hızla hareket eden yanan plazma jetleri oluşturduğu daha büyük galaksilerde görülenin tam tersi bir etki.
Jetlerin yolundan geçen gaz bulutları, soğuyup yıldız oluşturma yeteneklerinin çok ötesinde ısıtılıyor. Ancak Henize 2-10’daki daha az kütleli kara delik ve onun yumuşak akışıyla, gaz yeni yıldız oluşumunu hızlandıracak kadar sıkıştırılıyor.
30 MİLYON IŞIK YILI UZAKLIKTA
Reines’in yüksek lisans öğrencisi ve yeni yayımlanan araştırmanın baş yazarı Zachary Schutte, “Yalnızca 30 milyon ışık yılı uzaklıktaki Henize 2-10, Hubble’ın kara delik akışının hem görüntüleri hem de spektroskopik kanıtlarını çok net şekilde elde edebildiği yakınlıkta. Fazladan sürpriz, dışarı akışın yıldız oluşumunu bastırmak yerine yeni yıldızların doğuşunu tetiklemesi oldu” dedi.
“Hubble’ın şaşırtıcı çözünürlüğü, gazın hızında tirbuşon benzeri bir modeli açıkça gösteriyor, bu da karadelikten dışarıya akış devinimi ya da salınımı modeline uyuyor” bilgisini veren Reines, diğer bilim insanlarının ileri sürdüğü süpernova kalıntısının bu kalıba sahip olamayacağını belirtip “Dolayısıyla bunun bir kara delik olduğuna dair dumanı tüten silah niteliğinde kanıtımız oldu” dedi.
Reines, gelecekte cüce galaksilerin karadeliklerine yönelik daha da fazla araştırma yapılacağını, bunun süper kütleli karadeliklerin erken evrende nasıl ortaya çıktığı gizemine ipucu oluşturacağını belirtti.
Bu yolda galaksinin kütlesi ile kara deliği arasındaki ilişkinin ipuçları sağlaması bekleniyor. Henize 2-10’daki kara delik, güneş kütlesinin 1 milyon katı civarında. Daha büyük galaksilerde, kara delikler güneş kütlesinin 1 milyar katından fazla olabiliyor. Ev sahibi galaksi ne kadar büyükse, merkezdeki kara delik o kadar büyük oluyor.
CÜCE GÖKADALAR UMUT VERİCİ
Süper kütleli kara deliklerin kökenine dair Henize 2-10 gibi cüce gökadalar umut verici potansiyel ipuçları sunuyor, çünkü Samanyolu gibi büyük galaksilerin büyümesi ve birleşmesi sürecinden geçmek yerine, kozmik zaman boyunca küçük kalıyorlar.
Gökbilimciler, cüce galaksi kara deliklerini, yeni oluşmaya ve büyümeye başlayan erken evrendeki kara delikler için analog olarak görüyor.
“İlk kara delikler çağı, görebildiğimiz bir şey değil, bu yüzden nereden geldikleri gerçekten büyük soruya dönüştü” diyen Reines, “Cüce gökadalar, aksi takdirde zaman ve uzayda kaybolan kara delik tohumlama senaryosunun bir kısmını hafızalarında tutuyor olabilir” tezini dile getirdi.