Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ‘muharrem ayı’ ve ‘Kerbela’ konulu cuma hutbesi, camilerde okundu.
Muharrem ayı ile hicri takvimin 1444’üncü yılına ulaşıldığı belirtilen hutbede, “Muharrem, Resul-i Ekrem’in (s.a.s) ‘hürmete şayan’ olarak nitelediği, rahmet ve hikmet dolu bir aydır. Efendimiz (s.a.s), ‘Ramazandan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan muharrem ayında tutulan oruçtur’ buyurarak bu ayın manevi bereketine işaret etmiştir. Muharremin 10’uncu günü olan Aşura Günü’nde ise bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla birlikte oruç tutmayı ümmetine tavsiye etmiştir” denildi.
‘KERBELA’DAN DERSLER ÇIKARMAYA MECBURUZ’
Muharrem ayının aynı zamanda Kerbela’nın hüzünlü hatırası olduğu aktarılan hutbede, şu mesajlar verildi:
“Çöllerde bir yudum suyun özlemidir. Ehl-i beyt aşkıyla dolu gönüllerin, ‘Ah Hüseynim’ diyerek sızladığı bir hasret mevsimidir. Seyyidü’ş-şüheda Hazreti Hüseyin Efendimiz ve beraberindekilerin acımasızca şehit edildiği vaktin gözyaşlarıdır. O Hazreti Hüseyin ki Resülüllah’ın sevgili torunu, ehl-i beytidir. Hazreti Aliyyü’l-Murtaza’nın, Hazreti Fatımatu’z-Zehra’nın ciğer paresidir. Rahmet Peygamberi’nin ‘Dünyadaki çiçeğim, reyhanım’ diyerek bağrına bastığı, cennet gençlerinin efendisi olarak taltif ettiği yiğittir. O Hazreti Hüseyin ki Allah yolunda yüce bir ahlakın ve çağları aşan onurlu bir duruşun mümtaz temsilcisidir. Kerbela, mezhebi, meşrebi ve düşüncesi ne olursa olsun bütün ümmetin ortak acısıdır. Allah’a ve Resulüne iman eden, ehl-i beyte muhabbet besleyen her Müslüman’ın yürek sancısıdır. Neredeyse her evinde bir Hasan, bir Hüseyin, bir Ali, bir Fatıma bulunan ve gönlü evlad-ı Resul aşkıyla yanıp tutuşan aziz milletimizin ehl-i beyt muhabbeti asırlar geçtikçe daha da artmaktadır. Milletimiz bu sevgiyi yüreklerinin ta derinliklerinde hissetmeye devam etmektedir. Bizler, Kerbela hadisesinin hüznünü yaşarken, aynı acıların bir daha yaşanmaması için Kerbela’yı ibret nazarıyla okumaya ve ondan dersler çıkarmaya mecburuz. Kerbela’dan çıkaracağımız ilk ders, onu ayrılık ve gayrılığa değil, tevhide ve kardeşliğe vesile kılmak, gönül birlikteliğine dönüştürmektir. Sevinç ve tasayı, muhabbet ve meşakkati paylaşmaktır. Yüce Rabbimizin ‘Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın’ emrine kulak verip sımsıkı kenetlenmektir. Fitneye, fesada ve tefrikaya karşı vahdete sarılmak, kardeşliğimize kastedenlere fırsat vermemektir.”
‘DİĞER DERS, NAMAZ KONUSUNDA HASSAS OLMAK’
Kerbela’dan çıkarılması gereken bir diğer dersin ise Hazreti Peygamber’in gösterdiği yol olduğu belirtilerek, “Kerbela’dan çıkarmamız gereken bir diğer ders ise Hazreti Hüseyin Efendimiz ve arkadaşlarının uğruna can verdikleri yolun Peygamberi Zişan Efendimizin yolu olduğunu bilmektir. Hazreti Ali’nin buyurduğu gibi Allah’ın farzlarına riayet etmek, özellikle namaz konusunda hassas olmak, namazla Allah’a yaklaşmaktır. Tıpkı Hazreti Hüseyin gibi İslam’ın şartlarını, emir ve nehiylerini doğru anlayıp yaşamaktır. Hak, adalet, sevgi, şefkat ve merhameti yüceltmek, kötülüğü engelleyip iyiliği yaymaktır. Makalat yazarı büyük velinin öğütlediği gibi insani ilişkilerde toprak gibi mütevazı olmak, herkese aynı gözle bakmak, kimseyi ayıplamamaktır. Dünyanın aldatıcılığına kanmamak, daima Hakk’ın hoşnutluğunu aramaktır. Haksızlık ve zulüm karşısında dimdik durmak, gerektiğinde Allah yolunda şehadete koşmaktır. Bu vesileyle başta şehitler serdarı İmam Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere din, iman, vatan ve mukaddesat uğruna canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum” denildi.