Bugüne kadar imzasını attığı belgesel, sinema ve dizi müzikleriyle adından söz ettiren Fahir Atakoğlu, konserine ‘Muhteşem Yüzyıl’dan sunduğu kompozisyonlarla başladı. Dünyaca ünlü piyanist, eşi Tülin Atakoğlu için yazdığı ‘Sultan’, Sezen Aksu ile birlikte yazdıkları ‘Farkındayım’, ilk defa Kuruçeşme Açıkhava sahnesinde yer verdiği ‘Hayat’, Fuat Güner’in isim verdiği ‘Gözyaşı’ ve Mustafa Kemal Atatürk için bestelediği ‘Sarı Zeybek’ isimli eserleriyle müzikseverlere eşsiz bir müzik deneyimi yaşattı.
22 kişilik ekibiyle piyanosunun başında devleşen Fahir Atakoğlu, sahnesinde değerli müzisyen dostları Bekir Ünlüataer, Mina Roza Güngör ve solisti Seçil Ersönmez ile buluşarak müzik ziyafetini ikiye katladı. Gecenin sonunda sevenlerinin alkışlarına bis yaparak karşılık veren Fahir Atakoğlu, Kuruçeşme Açıkhava’da unutulmayacak bir konsere imza attı.
FAHİR ATAKOĞLU’NUN MEMLEKET HEYECANI
Fahir Atakoğlu, Boğaz’ın eşsiz ambiyansında uzun bir aradan sonra İstanbullularla buluşmasının mutluluğunu “Çok teşekkürler. Ne güzel sizleri görmek, sizlerle bir arada olmak uzun bir aradan sonra. Çok teşekkür ederim geldiğiniz için. Böyle güzel bir mekânda melodilerimi sizlerle paylaşmaktan dolayı çok mutluyum” sözleriyle paylaştı.
“MÜZİĞİN YERİ VE COĞRAFYASI ÖNEMLİ DEĞİL”
Fahir Atakoğlu sahne öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı. 34 yıldır Amerika’da yaşayan dünyaca ünlü piyanist, memleketinde olmaktan duyduğu mutluluğu paylaşarak sözlerine başladı. Amerika’daki hayatından da söz eden Atakoğlu, “Orada albümler çıkartıyorum, konserler veriyorum, film müziğine pek girmedim.. Yani oraya gitme sebebim de oydu, müzisyenlerle bir araya gelmek ve müzik yapmak. Albümlerimi orada çıkarıyorum. Burada çıkarmadığım albümlerim de var, orada çıkardığım daha çok caz müziği ağırlıklı” dedi.
Başarısı birçok uluslararası ödülle tescillenmiş ünlü piyanist, “Amerika çok zor bir ülke ama yaptığınız müzik güzelse bir şekilde insanlara geçiyorsa yeri ve coğrafyası çok önemli değil. Çok büyük ve zor bir ülke müzik endüstrisi de farklı” derken, yurt dışına açılmak isteyen genç müzisyenlere “Hissettiklerini yapmaları lazım. Kendi lisanlarından çekinmemeleri lazım. Çünkü kendilerini en iyi ifade edebildikleri lisan o. Kendi hissettiklerini hissettikleri gibi çıkarmaları en güzel şey olur” sözleriyle tavsiye verdi.