Filmlerde ve haber başlıklarında meteorların, asteroitlerin veya kuyruklu yıldızların Dünya’ya çarpması ile ilgili çok fazla şey görmüş ve duymuş olabilirsiniz. Genellikle felaket senaryoları gibi gözükseler de, doğrulukları tartışmalı olabilir. Ancak bu tartışmaya adım atmadan önce aralarındaki farkları bilmekte fayda var.
NASA’nın tanımlamasına göre Güneş Sistemi içerisindeki meteorlar, asteroitler ve kuyruklu yıldızların tamamı “Güneş’in çevresinde yörüngede olan uzay cisimleri” ancak ufak farkları bulunuyor. Asteroitler küçük ve taşlı cisimler olarak bir teleskoptan bakıldığında ufak ışık noktaları olarak görünüyorlar ve genellikle Mars ile Jüpiter arasındaki kuşakta bulunuyorlar. Meteorlar, aslında Dünya’ya yaklaşan ve atmosferimize giren meteoritler. Meteoritler ise küçük bir çakıl boyutundan bir metreye kadar çıkabilen farklı boyutlara sahip, asteroitler veya kuyruklu yıldızlardan genellikle bir çarpma sonucunda kopan ufak parçalar.
Meteorlar, Dünya’nın atmosferine çok yüksek hızlarla girerek yanmaya başlıyor ve bu sırada bir ışık çizgisi oluşturuyor. Kayan yıldız olarak gördüğümüz şeyler de aslında bu uzay cismi parçaları.
Kuyruklu yıldızlar ise toz ve buzdan oluşan, Güneş’in etrafında yörüngede dönen ve kendilerini takip eden bir kuyruğa sahip büyük cisimler. Bu cisimler milyarlarca yaşında ve Güneş Sisteminin oluşumundan arta kalan parçalar olarak tanımlanabilir.
Tabii ki bu cisimlerin arasındaki farkları bilmek önemli olsa da, biri Dünya’mıza çarpacak kadar yaklaştığında bir çözüm için vaktimiz olup olmayacağı sorusunu cevaplamak için çok önemli olmayabilir. Doğru koşullar altında, bunların her biri bizler için bir diğeri kadar ölümcül olabilir.
Ancak buradaki önemli nokta, “doğru koşullar altında” kısmı oluyor. Günlük hayatımızda karşılaştığımız sayısız ölümcül tehlike düşünüldüğünde, bu uzay cisimlerinin yarattığı tehlikenin uykularınızı kaçırmaya değmeyeceğini söyleyebiliriz.
Dünya tarihi boyunca pek çok farklı meteorit çarpması kaydedildi ve bunlardan kaynaklı enkaz ve cam parçaları gibi yan etkilerden dolayı yaralanmalar yaşandı. Ancak NASA’dan Bill Cooke’un belirttiğine göre tarih boyunca gerçekten önemli zarar veren dört büyük meteorit çarpması kaydedildi.
Gordon L. Dillow’un 2019 yılında söylediği gibi, neredeyse sürekli olarak Dünya’nın atmosferine giren küçük asteroitler bulunuyor ancak bunlar atmosferde hızlı bir şekilde yanarak veya patlayarak zararsız bir şekilde ortadan kayboluyor.
65 milyon yıl önce dinozorların yok oluşuna sebep olduğu iddia edilen bir asteroit gibi büyük bir cismin Dünya’ya çarpma ihtimali ise inanılmaz derecede düşük. Uzaysal anlamda yakın çevremizde bulunan tehlikeli boyuttaki binlerce uzay cisminden bize en yakını ve en büyük riski oluşturan asteroit 1950DA’in Dünya’ya çarpma ihtimali 8.000’de bir olarak gözüküyor. Ancak bu çarpma riski bundan 800 yıl sonrasına ait.
Son olarak, Dünya’daki hayatı yok etmeyecek olsa da özellikle bölgesel ölçekte ciddi sorunlar ve hasar yaratacak bir asteroidin şu ana kadar fark edilmemiş olması ve göreceli olarak geç fark edilmesi ihtimali tabii ki bulunuyor. Neyse ki bu riske karşı da araştırmalar yürütülüyor. NASA gibi uzay ajansları sürekli olarak yeni meteoritlere karşı tetikte kalkmamızı sağlayan gözlemlerde bulunuyor. Bu gözlemlerin yanı sıra, bilim insanları bir asteroidin yolunu değiştirecek çeşitli teoriler ve deneyler düzenliyor.
Örneğin NASA’nın Double Asteroid Redirection Test (DART) görevi, kinetik bir çarpma ile bir asteroidin hareket yönünü değiştirmeye çalışacak. DART uzay aracı, sadece ne olacağını görmek için Dünya için tehlike oluşturmayan bir asteroide bilinçli olarak çarpacak…